
Metro istasyonları, Moteller, Kalabalık Caddeler ve Cevapsız Mektuplar
“Tahmin edebileceğiniz üzere ben, bir motelden diğerine konup duran bir gezginim. Bu seyahatim için birçok şeyi terk etmek ya da ertelemek zorunda kaldım: evimi, ailemi, arkadaşlarımı, mesleğimi, aşkımı…”
Fonda korna sesleri, metro istasyonlarının uğultusu, seyahat edenlerin telaşlı koşuşturmaları ile modern kent dev bir çarklı gibi hareket ederken, kendi seyahatini bir “mektup seyahati” olarak tanımlayan romanın ana kahramanı Jihun, yaşlı köpeğiyle kalabalık şehirlerin içinde sessizce kendi yolunda ilerlemektedir. Jihun, yolculuğu sırasında karşılaştığı özel insanlara kafasından numaralar vererek mektuplar yollayan bir gezgindir. Genç adamın köpeği Wajo ile birlikte başlattığı bu tuhaf yolculuğun seyri, metroda tanıştığı gizemli bir genç kadının aralarına katılmasıyla değişir.
Jihun, gözleri görmeyen rehber köpek Wajo ve içi tıka basa kitap dolu bir valizi peşi sıra sürükleyen genç kadın, yolculukları boyunca geçmişin yükünü gittikleri derme çatma motellere de taşırlar. Karakterlerin, onları karmaşaya sürükleyen sorulara cevap ararken başlattıkları içsel serüveni özel kılan şey, aralarında güçlü bir bağ oluşturmalarını sağlayan bu tuhaf yol arkadaşlığıdır.
Kore edebiyatının popüler ismi Jang Eun-jin Cevapsız Mektuplar romanını, omurilik iltihabı yüzünden görme yetisini kaybeden köpeğinden ilham alarak yazmaya başlamıştır. Rehber köpek Wajo, romandaki önemli karakterlerden biridir. Ana karakterin can yoldaşı olan yaşlı köpek metrolarda, motellerde, şehrin ara sokaklarında Jihun’un peşinden bir an olsun ayrılmaz. Wajo aynı zamanda onun ailesiyle ve geçmişiyle bağını da simgeler.
“Sırt çantamdan mektup kâğıdımı ve silgili kurşun kalemimi çıkardıktan sonra yere yüzükoyun uzanıyorum. Tıpkı bir ahtapot gibiyim. Wajo ise yorgunluktan bitkin düşmüşçesine, benim gibi yatağın yanında uzanmakta. Wajo, mektup yazamıyor ama mektup yazan sahibini iyi tanıyor.”
E-posta yerine klasik bir iletişim aracı olan mektubu kullanan Jihun, tanımadığı insanlara yolladığı mektuplara yanıt beklerken bir taraftan da ailesini, geçmişini, kardeşleriyle ilgili hatıralarını kafasında canlandırarak hayatının yönünü tayin etmeye çalışır. Tek bir mektup belki de tüm soruları cevaplayacak sihirli bir anahtardır. Mektupların gerçek iletişimi simgelediği romanda, kalabalık nüfuslu şehirlerde yaşayan modern insanın yalnızlığı, ana karakterin yazdığı mektuplara cevap alma umuduyla anlatılır.
“Kâğıda yazılan mektupla değil de e-postayla bir haber verilirken insanlar daha fazla yalan söylüyormuş. Dijital ortamda mektup alışverişini sevmiyorum. Analog daha çok hoşuma gidiyor. Her ne zaman ve her nerede olursa olsun, yanında taşır ve çıkarıp okuyabilirsin.”
Cevapsız Mektuplar romanında Jang, Jihun karakteri üzerinden yeni iletişim teknolojilerinin getirdiği yalnızlık duygusuna da vurgu yapmıştır. Anlık mesajlaşma yerine mektup, dijital yerine analog, etkileşim yerine iletişim!
Yazdığı mesaja anında cevap bekleyen, sosyal medyada kendisine atadığı kimlik üzerinden etkileşim peşinde koşan modern, sabırsız insanın tam zıddı özelliklere sahip olan Jihun, tercihleri nedeniyle bir bakıma da toplum dışıdır.
“Nasıl ki, kalp çalışmayınca beden ölüyorsa pulsuz bir mektup da sahibine ulaşmaz. Sahibine ulaşmayan mektubun bir ölüden farkı yoktur.”
Yalın üslubu, sürükleyici hikâyesiyle doyumsuz bir okuma keyfi vadeden romanda okuyucu da bu sorunun peşine düşer: Jihun yazdığı mektuplara karşılık alabilecek midir?